Metabolik cerrahi, metabolik bir hastalığın cerrahi yöntemler ile tedavi edilmesini amaçlayan bir cerrahi türüdür.
Konaklama
2-4 Saat
İyileşme Süresi
Takip Ziyareti
Metabolik cerrahi, metabolik bir hastalığın cerrahi yöntemler ile tedavi edilmesini amaçlayan bir cerrahi türüdür. Halk arasında diyabet ya da şeker ameliyatı olarak da bilinen metabolik cerrahi hem diyabetin hem de obezitenin aynı anda kontrol altına alınabilmesini sağlayan ameliyatları içermektedir.
Obezite cerrahisinin Tip 2 diyabet üzerindeki olumlu etkilerinin kanıtlanması laparoskopik metabolik cerrahinin geliştirilmesine de yol açmıştır. Laparoskopik sleeve gastrektomi başta olmak üzere duodenoileal interpozisyon, duodenojejunal bypass ve jejunoilelal interpozisyon, transit bipartisyon, loop transit bipartisyon(SASI) ameliyatları bu bağlamda geliştirilen metabolik ameliyatlardır. Söz konusu operasyon, obez hastaların yanı sıra normal kilodaki hastaların Tip 2 diyabet tedavisi kapsamında da uygulanabilmektedir.
Diyabet, kan şekeri yüksekliği ile seyreden bir metabolizma hastalığıdır. Pankreastan salgılanan insülin hormonu, vücuttaki glukoz metabolizmasını düzenler. Pankreastan insülin salgılanmasının azalması durumunda ise glukozun hücre girişi bozulacağından kandaki glukoz düzeyi artarak şeker hastalığının gelişmesine yol açmaktadır.
Metabolik cerrahide midenin bir kısmı alınarak ince bağırsakla bağlantısı yeniden düzenlenmektedir. Bu operasyon, insülinin salgılanma ve etkisini kontrol eden çeşitli bağırsak kökenli hormonlarda da değişikliklere neden olur. Metabolik cerrahi, Tip 2 şeker hastalığını birden çok faktörün sonucu olarak iyileştirmektedir. Bunlardan bazıları inkretin düzeylerinde artma, anti – inkretinlerin azalması, ghrelin seviyesinde düşüş, leptin etkinliğinin artması, midenin hızlı boşalması, kalori kısıtlaması ve kilo kaybıdır.
İnkretin; glukoz yani kan şekeri varlığında insülin salgılanmasını arttıran bağırsak kimyasallarıdır. En önemli inkretin GLP1 (Glukagon benzeri peptid-1) olup, ince bağırsağın son kısmı olan ileuma gıda teması ile salgılanmaktadır. Metabolik cerrahide ince bağırsak bileşimi yeniden düzenlendiği için gıdalar ileuma’ya daha hızlı eriştiği için GLP 1’in erken üretimine yol açar. GLP-1 insülin üreten hücrelerin sayısındaki artış, bu hücrelerin hipertrofisi ve boyutlarının artmasına neden olur. Bu da insülin üretiminin artmasına yol açar.
Anti-inkretin; ince bağırsağın ilk kısmı olan duodenum yani oniki parmak bağırsağının gıdalarla karşılaşması sonucunda açığa çıkan kimyasal maddelerdir. İnsülin üzerinde olumsuz etkileri olup, kan şekerinin yükselmesine yol açmaktadır. Metabolik cerrahide duodenum bypasslandığı takdirde gıdalar duodeneuma girmemekte ve bu nedenle de antiinkretin düzeyleri düşmektedir. Bu da insülin üzerindeki olumsuz etkilerinin direkt olarak azalmasını sağlamaktadır.
Açlık hormonu olarak bilinen Ghrelin; enerji dengesi ve besin alımının düzenlenmesinde rol oynamaktadır. Midenin fundus adı verilen üst kısmından salgılanan ghrelin’in insülin üzerinde de olumsuz etkileri bulunmaktadır. Metabolik cerrahinin bir parçası olan sleeve gastrektomi de fundus çıkarılarak, ghrelin üretimi azaltılmaktadır. Bu da insülin üzerindeki olumsuz etkisini direkt olarak ortadan kaldırmaktadır.
Obezite tedavisinde tercih edilen sleeve gastrektomi yöntemi, midenin hızlı bir şekilde boşalmasını sağlaması açısından kan şekeri düzeylerinin normalleşmesi üzerinde olumlu bir etki yapmaktadır. Böylece gıdaların ince bağırsaklara hızlı girişine neden olarak GLP-1’in mide boşalmasını yavaşlatıcı etkisini dengede tutmaktadır.
Metabolik cerrahinin bir parçası olan sleeve gastrektomi, mide hacmini küçülterek gıda ve dolayısıyla da kalori alımını kısıtlamaktadır. Azalmış kalori alımı ise hücrelerdeki insülin algılayıcı reseptörlerin sayısı ve insülin duyarlılığını arttırmaktadır. Bu sayede de kan şekeri normal seviyelere gelir. Sleeve gastrektomi, kilosu normal düzeylerde olan şeker hastalarında ise kilo kaybı nedeniyle değil, kalori kısıtlaması amacıyla uygulanır. Obez diyabetiklerde ise daha fazla kalori kısıtlaması ve kilo kaybı sağlayacak şekilde gerçekleştirilir.
Tüp mide ameliyatı olarak da bilinen sleeve gastrektomi, kalori kısıtlamasına ve kilo kaybına yol açar. Kilo kaybı, normal kan şekeri seviyelerinin sağlanması üzerinde olumlu etkiye sahiptir. Kilo kaybı insülin etkinliğini arttırarak, pankreas beta hücrelerindeki hücre hasarını azaltmaktadır. Normal kilolu şeker hastalarında uygulanan metabolik cerrahide ise kilo kaybı hedeflenmemektedir.
Tüm obezite ameliyatları ciddi sayıda hastada diyabet gibi metabolik hastalıkların düzelmesini sağladığı için metabolik cerrahiolarak adlandırılmaktadır. Tip 2 diyabetin tedavisi için tasarlanmış ameliyatlar da mevcuttur. Bunlar hem obez hem de normal kilolu şeker hastalarına uygulanabilmektedir. Bunlar arasında en popüler olanları Transit Bipartisyon(TB), Loop TB(SASI:Single Anastomosis Sleeve Ileostomy), Laparoskopik Sleeve Gastrektomi + Duodenoileal interpozisyon, Laparoskopik Sleeve Gastrektomi + duodenojejunal Bypass, Laparoskopik Sleeve Gastrektomi + Jejunoileal interpozisyon(diverted-nondiverted) ameliyatlarıdır.
Aşağıdaki kriterleri karşılayan hastalar metabolik cerrahi için uygundurlar;
Tip 1 diyabeti olan, diğer endokrin hastalıklardan muzdarip, cerrahiye engel olacak ağırlıkta kalp ve solunum hastalıkları olan hastalar, metabolik cerrahi için uygun adaylar değildir. Tip 1 diyabette insülin salınımı olmadığı veya çok az olduğu için metabolik cerrahi faydalı olmamaktadır. Hastalığın erken evrelerinde ameliyatı gerçekleştirmek en iyisidir.
Hastaların yüzde 95’inde metabolik cerrahi sonrasında şeker hastalığı düzelmektedir. Hastalatın yüzde 65’den fazlasında HbA1c düzeyleri 6’nın altına inmekte ve yüzde 30’unda 6 – 7 arasında kalmaktadır. Hastalar insülin ve tablet kullanımını tamamen bırakmaktadır.
Şeker hastalığının süresi, ameliyat öncesindeki insülin gereksinimi, hasta yaşı ve vücudun insülin salgılama miktarı, şeker hastalığındaki düzelmeyi etkileyen başlıca faktörlerdir.
Metabolik cerrahi öncesinde öncelikle hastanın kalp – solunum sistemlerinin tam bir değerlendirmesi yapılır. Açlık ve tokluk kan şekeri seviyeleri, HbA1c, tokluk C-Peptid ve anti-GAD antikor seviyeleri ölçülür. Hastalarda şeker hastalığının böbrek ve gözlerde yol açtığı hasar da ayrıca değerlendirilmelidir.
Metabolik cerrahi ameliyatından sonra erken ve geç dönemde ortaya çıkabilecek bazı komplikasyonlar bulunmaktadır. Hayati tehlikesi olmayan bu komplikasyonların meydana gelmesi ise oldukça düşük oranlardadır. Olası bazı problemler stapler hattından kaçak, ameliyat sonrası solunum desteği ihtiyacı, akciğer enfeksiyonu, bacak toplardamarlarında pıhtı oluşması, bağırsak tıkanıklığı ve erken dönemde idrar yapma güçlüğüdür. Bütün bu problemler nadir düzeyde olup, erken fark edildiğinde başarılı şekilde tedavi edilebilmektedir. Şeker hastalığının yol açtığı risklerle kıyaslandığında cerrahinin riskleri son derece düşük kalmaktadır.
Diyabet, vücudun çeşitli bölümlerindeki damar duvarlarında daralmaya yol açmaktadır. Kalp, beyin, bacak ve erkeklerde penis gibi çeşşitli organlara giden kan akımının azalması kalp krizi, inme, bacaklarda ülser, kangren ve sertleşme bozukluklarına yol olabilir. Cerrahi bu problemler gelişmeden uygulandığında komplikasyonlardan kurtulunabilir veya yıllarca geciktirilebilir. Hastada bu problemlerin olması durumunda ise kötüleşmesi durdurularak, kan akımı ve buna bağlı problemlerin düzelmesi sağlanabilir.
Artmış kan şekeri seviyeleri ve kan şekerindeki dalgalanmalar böbrek, göz ve retinanın dışında bazı organ ve dokuların fonksiyonlarını bozmaktadır. Bu durum böbrek yetmezliği ve görme kaybına kadar gidebilmektedir. Metabolik cerrahi, kan şekeri düzeyini normale döndürerek, dalgalanmaları önler. Bu problemler ameliyat sırasında yoksa oluşmaları önlenerek, yıllarca geciktirilebilir.
Bariatrik ve metabolik ameliyatlar nispeten pahalı ameliyatlardır. Maliyetlerin büyük bölümü ise kullanılan stapler gibi özellikli malzemelerden kaynaklanmaktadır. Uzun vadede sağlayacağı mükemmel sonuçlar açısından metabolik cerrahi gelecekte sağlıklı yaşama yapılan bir yatırım gibi düşünülmelidir. Detaylı bilgi için bizimle iletişime geçebilirsiniz.
Şeker hastalığına ilişkin tüm vakaların yaklaşık yüzde 95’ini oluşturan Tip 2 diyabet, vücudun yeterli insülin üretmediği veya ürettiği insülini etkili bir şekilde kullanamadığında ortaya çıkan kronik bir metabolik bozukluktur. Tip 2 diyabet için mevcut tedavi yöntemi yaşam tarzı müdahalesini ve anti – diyabet ilaçlarını içermektedir. Bu nedenle diyabet cerrahisi, şeker hastalığının kalıcı çözümüne yönelik bir tedavi şeklidir. Gerçekleştirilen diyabet ameliyatları hastanın kan şekeri seviyesini kontrol altına tutar. Bu tedavi yöntemiyle hastanın ilaçsız veya ilaçlara daha az bağımlı şekilde hayatını devam ettirmesi amaçlanır.
Diyabet cerrahisinin obezite cerrahisinden farkı nedir?
Diyabet cerrahisi, obezite cerrahisinden farklı olarak sadece aşırı kiloyu değil, metabolik hastalıkları kontrol etmeye odaklanmaktadır. Kliniğimiz, diyabet cerrahisi alanındaki birçok tedaviye de öncülük etmektedir.
Tip 2 diyabet; pankreasın yeterli miktarda insülin salgılayamamasına bağlı olarak kan şekerinin yükselmesi durumudur. Genetik yatkınlık başta olmak üzere obezite ve fiziksel hareketsizlik Tip 2 diyabeti tetikleyen etkenler arasındadır.
Tip 2 şeker hastalarında kan şekeri yüksekliğinin; insülin salgısı yetersizliği ve insülin direnci olmak üzere iki nedeni bulunmaktadır. İnsülin direnci, kanda yeterince insülin olduğu halde etkisini gösterememesi durumudur. Tedavi edilmediği takdirde bu direnç; kalp, böbrek ve göz dahil olmak üzere çeşitli organ ve dokuları olumsuz yönde etkileyebilecek kan şekeri veya şeker seviyelerinin yükselmesine yol açabilmektedir.
Tüm tip 2 diyabet hastaları cerrahi tedavi adayı değildir. Hastaların cerrahi tedaviden yarar görüp görmeyeceklerini saptamak için bir takım testlerin yapılması gereklidir. Bu testlerin sonuçlarına göre hastanın pankreasından hala insülin salgılanıp salgılanmadığı tespit edilir. Eğer sonuçlar şeker hastalığının ameliyat ile tedavi edilebilmesine uygun çıkarsa hasta ameliyata hazırlanır. Hastanın cerrahi tedaviden fayda görüp görmeyeceği ile ilgili bir takım değerlendirmelerde yapılır. Bunlar şeker hastalığının süresi yani kaç yıl önce başladığı, hastanın obez olup olmadığı, hastanın yaşı ve kanda bakılan C-peptid düzeyleridir.
Diyabet cerrahisinde amaç; farklı yöntemler kullanılarak hastanın günlük yaşam kalitesinin artmasını, ağrılarını ve hastalıklarına bağlı olarak yaşadıkları psikolojik olumsuzlukları gidermektir. Özellikle morbid obez olan bireylerde diyabet cerrahisinin avantajları şu şekildedir:
Diyabet cerrahisi; diyabetin kontrol altına alınıp kilo kaybına yardımcı olmasının yanı sıra hastalara aşağıdaki şekillerde yardımcı olabilmektedir.
Diyabet cerrahisinden yararlanmadan önce Tip 2 diyabeti bulunan hastaların ilk olarak diyet ve spor yapmaları gerekmektedir. Egzersiz ve diyetin yanında doktorunun gerekli gerekli görmesi durumunda kişiye aynı zamanda ilaç tedavisi uygulanmalıdır.
Kullanılan ilaçlar, yapılan egzersiz ve diyet hastalığın iyiye gitmesine yardımcı olmak yerine kişinin günlük yaşantısını olumsuz olarak etkilemeye devam ediyorsa hasta diyabet cerrahisi yardımı ile tedavi olabilmektedir. Bu bağlamda kliniğimize gelen hastalara;
Copyright © 2024 Prof. Dr. Burak Kavlakoğlu. All Rights Reserved. Tüm Hakları Saklıdır.
Whatsapp Hattımız