fbpx
  1. Home
  2. »
  3. Pankreas Kanseri

Pankreas Kanseri

Mide kanseri hem genetik hem de çevresel faktörlerin etkisi ile ortaya çıkan ve toplum arasında oldukça yaygın olan bir hastalıktır.

Pankreas Kanseri

Pankreas kanseri pankreas organının yerleşim yeri nedeniyle diğer kanserlerden farklı bulgular verir. Pankreasın hem hormon ve enzim salgı üretimi yapan bölümü ve hemde bu salgıların bağırsaklara dökülmesini sağlayan kanal bölümü bulunur. Bu iki ayrı bölümden köken alan iki farklı kanserin seyri ve bulguları da birbirinden farklıdır.

Pankreas kanseri ana safra kanalı ile komşu olan pankreas başı bölümünde ise safra yollarına baskı yapıp daraltır, bunun sonucunda safra ile bağırsağa atılamayan bilirubin dediğimiz safraya sarı rengi veren pigment kanda yükselir ve sonuçta ciltte ve gözde sarılığa neden olarak pankreasın diğer bölgelerindeki kanserlere göre nispeten daha erken teşhis edilebilir. Pankreas kanserinin çok ileri evrede teşhis edilmesi ve tedavide geç kalınması, organın yerleşim yerinin çok derinde ve arkada olmasından ve kanserin pankreasın başından başka bölümlerinde yerleştiğinde bulgu vermemesi nedeniyledir. Bu sessiz dönemde tanı koymak çok büyük önem taşırken bu döneme denk gelen check up testlerinde ve check up dahilinde yapılan ultrasonografi görüntülemelerinde çoğunlukla yakalanamaz. O nedenle check up paketlerinde karın bölgesine yönelik ilaçlı bilgisayarlı tomografi görüntülemesi mutlaka yer almalıdır.

Bunun yanında hastalığın erken evrelerinde bazı belirtiler erken uyarı verebilir:

-Karın ve sırtta ağrı

-Aşırı yorgunluk ve halsizlik, depresif ruh hali

-İştahın kesilmesi, kilo kaybı

-Mide bulantısı, kusma

-Ciltte ve gözün beyaz bölümünde sararma

-Sarılık ile birlikte camcı macunu renginde açık renkli dışkı ve koyu çay renginde idrar yapma(pankreas baş bölgesi tümörlerinde)

-Sarılığa bağlı kaşıntı

-Aile öyküsü ve aşırı kilolu olmayan bireylerde aniden ortaya çıkan diyabet, kan şekerinin yükselmesi

Tüm bu belirtiler ile başvuran hastalara tam kan, biyokimya ve tümör belirteçlerini içeren tetkiklerin yanısıra, ilaçlı bilgisayarlı tomografi gibi ileri görüntüleme tetkiklerinin yapılması zorunludur.

Tüm bu tetkiklerin sonucunda tümör görülürse, doku tanısı amacıyla radyolojik olarak iğne biyopsisi planlanır. Biyopsi sonucu kanser olarak raporlanırsa, evreleme amaçlı PET-CT dediğimiz tetkik yapılır. Bu evreleme ışığında tümör konseyi kararına göre eğer cerrahi müdahale yapılabilir dönemde ise cerrahi tedavi planlanır. Fakat cerrahi müdahale şansı yitirilmiş ise yine tümör konseyi kararı ile ilaçla ve/veya ışınla onkolojik tedaviye başlanır. Yakın takip altında bu onkolojik tedavilerle evre düşümü sağlanabilir ise yine tümör konseyi kararı ile cerrahi tedavi uygulanabilir. Patoloji sonucu kanal içini döşeyen hücrelerden köken alan kanserlerin yanısıra daha nadir olarak hormon salgılayan hücrelerden de köken alabilir. Hormon salgılayan hücrelerden köken alan kanserlere biz nöroendokrin tümör diyoruz.

Her iki grubun tedavisinin ana hatları aynı olmakla birlikte temel fark ikinci grup kanserlerin nispeten daha uzun sağkalım süresine sahip olmalarıdır. Hormon salgılayan hücrelerden köken alan kanserler çok ileri evrede hatta karaciğere metastaz yapmış olsalar bile, cerrahi tedaviden çok faydalanırlar. Pankreasın diğer korktuğumuz kanal kökenli kanserlerine kıyasla 5 yıllık sağkalım oranı karaciğer metastazı olmayanlarda %95-100 iken karaciğer metastazı olanlarda  metastazlar cerrahi olarak tamamen temizlenirse %75-80 seviyesinde kalır. Nöroendokrin pankreas tümörlerinde pankreastaki tümör tamamen temizlenebiliyorsa fakat karaciğer metastazları tüm cerrahi ve onkolojik tedavilere rağmen yeniden nüks ediyorsa, karaciğer nakli en son seçenek olarak uygulanabilmektedir. Bu gruba verebileceğimiz en büyük ve bilinen örnek Apple şirketinin kurucusu Steve Jobs’tur. Pankreas nöroendokrin tümörü ile mücadele eden Steve Jobs’a karaciğer nakli dahil tüm tedaviler uygulanmış olup sağ kalım süresi 8 yıl olarak gerçekleşmiştir. Tabii bu hasta çok trajik bir örnektir, tümör başlangıç evresinde çap olarak 2 cm civarında iken maalesef tıbbi tedaviyi reddedip alternatif tıp tedavileri ile zaman kaybetmiştir. Eğer hastalık lokal bir hastalık iken ameliyat olsaydı belki Steve Jobs bugün aramızda olabilirdi. Çünkü erken dönemde yakalanan nöroendokrin pankreas tümörlerinde cerrahi tedavi sonrası sağkalım oldukça yüksek olup 20 yıllık sağkalımdan söz edilir ve yaklaşık %95’tir. Klasikleşmiş bir cümle ama gerçekten erken teşhiş hayat kurtarır diyebilirim.

Uzun yıllar onkoloji hastanesinde çalışmış bir cerrah olarak benim tavsiyem, check up tarama programlarında, derinlemesine görüntü alınabilen yöntemlerin tercih edilmesi özellikle pankreas gibi sessiz seyreden derin yerleşimli organ kanserlerinde erken teşhis konulmasını sağlayarak yapılacak uygun cerrahi tedavi ile sağkalım süresinin uzamasında hayati önem taşımaktadır.