Tüp mide ameliyatı, obezite cerrahisinde en sık uygulanan işlemlerden biridir. Güçlü bir kilo kaybı elde edilmesini sağlayarak obezite ile ilgili riskleri azaltan tüp mide ameliyatı, hastanın yaşam kalitesini de kısa sürede iyileştirmektedir.
Laparoskopik yöntemle yapılan obezite cerrahisinin yaygın kullanımı gerek acil hekimlerini gerekse de genel cerrahları, bariatrik cerrahinin akut ve kronik komplikasyonları ile karşı karşıya bırakmıştır. Bariatrik cerrahi geçirmiş hastalara herhangi bir acil durumla karşılaşması durumunda aşamalı bir yaklaşım uygulanmalıdır.
Yaşama döndürme girişimleri obezite ameliyatı geçirmemiş hastalarla aynıdır. Bu nedenle bariatrik cerrahla konsültasyon mutlaka erken dönemde sağlanmalıdır. Ayırıcı tanıda geçirilen ameliyata spesifik komplikasyonlar mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır.
Halk arasında bilinen adıyla tüp mide yani sleeve gastrektomi ameliyatı mide hacminin küçültülmesini amaçlar. O nedenle diğer bir adıda mide küçültmedir. Ancak bilinen ve en çok bu şekilde olduğu zannedilen mekanizma tek başına kilo kaybını ve düzelen tip 2 şeker hastaığını açıklayamaz.
Obezite cerrahisinde İki mekanizmadan yararlanılır. Bunlardan birincisi hacim kısıtlayıcı mekanizma ikincisi ise hem kısıtlayıcı hem de ince barsaklardan emilimi bozucu mekanizmadır. Hacim kısıtlayıcı yöntemlerden ayarlanabilir mide bandı(kelepçe) günümüzde yarattığı komplikasyonlar nedeniyle çok nadir uygulanmaktadır.
İnsülinin etkisini gösterebilmesi için pankreastan salgılandıktan sonra etkisini yapacağım hücrelere gidip bağlanması gerekir. İşte insülinin hücrelerdeki bağlandığı bu noktalara reseptör adı verilir. İnsülin direnci oluşumunda üç ana mekanizma rol oynar. Birincisi reseptör öncesi düzey, ikincisi reseptör düzeyi, üçüncüsüde reseptör sonrası düzeydir.
Metabolik sendrom, ortak genetik ve çevresel ortamlarda gelişen, bel çevresi kalınlığı, yüksek tansiyon, kan yağlarında kalitatif ve kantitatif bozukluk, kan şekeri yüksekliği ile karakterize bir kardiyometabolik risk faktörleri demetidir. Metabolik sendromlu kişilerde metabolik sendromu olmayanlara göre gelecekte tip 2 diyabet gelişme riski 5 kat, aterosklerotik kardiyovasküler hastalık gelişime riski ise 2 kat daha fazladır.