+90 532 381 19 59
Vital Fulya Plaza – Teşvikiye Mh. Şişli / İstanbul
info@drburakkavlakoglu.com
Prof. Dr. Burak Kavlakoğlu
  • Biyografi
  • Obezite Cerrahisi
    • Tüp Mide Ameliyatı
    • Gastrik Bypass
    • Mini Gastrik Bypass
    • Bariclip (Gastric Clip)
    • Endoskopik Sleeve Gastroplasti
    • Mide Balonu
  • Metabolik Cerrahi
    • Diyabet Cerrahisi
    • Metabolik Cerrahi
    • Transit Bipartisyon Ameliyatı
  • Makaleler
  • Medya
  • İletişim
  • TürkçeTürkçe
Konum
Çalışma Saatleri
Çalışma Saatleri

 

Pazartesi-Cuma 08:00 – 20:00
Cumartesi 08:00 – 17:00
Pazar Kapalı
Online Randevu
Online Randevu Formu

    Acil İletişim Hattı
    Acil İletişim Hattı

    Sorularınız için bize Acil Destek hattımızdan ulaşabilirsiniz.

    • Tel: +90 532 381 19 59
    • info@drburakkavlakoglu.com
    İletişim Sayfası
    +
    Home Blog Metabolik Sendrom Nedir?
    31May

    Metabolik Sendrom Nedir?

    by Burak Kavlakoğlu

    Metabolik sendrom, ortak genetik ve çevresel ortamlarda gelişen, bel çevresi kalınlığı, yüksek tansiyon, kan yağlarında kalitatif ve kantitatif bozukluk, kan şekeri yüksekliği ile karakterize bir kardiyometabolik risk faktörleri demetidir. Metabolik sendromlu kişilerde metabolik sendromu olmayanlara göre gelecekte tip 2 diyabet gelişme riski 5 kat, aterosklerotik kardiyovasküler hastalık gelişime riski ise 2 kat daha fazladır.

    Alkole bağlı olmayan karaciğer yağlanması, polikistik over sendromu, uyku apne sendromu, safra taşı, gastroözofageal reflü, depresyon ve astım da metabolik sendromla ilişkili tablolar arasında sayılmaktadır. Kan şekeri yüksekliği, hipertrigliseridemi, HDL kolesterol düşüklüğü, hepatik transaminaz yüksekliği, hiperürisemi, mikroalbüminüri gibi klasik bulgular yanında CRP ve plazminojen aktivatörü inhibitörü-1 yüksekliği de metabolik sendromun laboratuvar bulguları arasında yer alır.  Küresel bir epidemi olarak kabul edilen metabolik sendromun bir klinik antite olarak ele alınması, tip 2 diyabet ve aterosklerotik kardiyovasküler hastalık gelişimi için yüksek riskli bireylerin tanımlanmasında ve ortak koruyucu yaklaşımların belirlenmesinde yarar sağlayacaktır.

    Metabolik Sendrom Tanısı 

    Metabolik sendromun farklı organizyonlara ait farklı tanımlamaları bulunmaktadır. Bu tanımlamaların temel bileşenlerini ise bel çevresi kalınlığı, insülin direnci, kan basıncı yüksekliği ve dislipidemi (yüksek trigliserit, düşük HDL kolesterol) oluşturmaktadır. Metabolik sendrom için en son üzerinde uzlaşı sağlanan tanı kriterleri; artmış bel çevresi (topluma ve ülkeye özgü), trigliserit yüksekliği, HDL kolesterol düşüklüğü, kan basıncı yüksekliği ve açlık kan glukozu yüksekliğidir. Tanı için ise bu parametrelerden en az 3’nün varlığı şarttır.

    Ülkemizde metabolik sendrom

    Metabolik sendrom bir çok ülkede erişkin populasyonun %20 ile %30’nu etkileyen önemli bir halk sağlığı sorunudur. Epidemiyolojik çalışmalar Türk erişkinlerinde de metabolik sendrom sıklığının çok yüksek ve giderek artma eğiliminde olduğunu göstermektedir. Metabolik Sendrom Prevalansı (METSAR) çalışmasında 20 yaş ve üzeri Türk erişkinlerin; ATP III kriterlerine göre %33.9’unun (kadınlarda %39.6, erkeklerde %28), Uluslararası Diyabet Federasyonu (IDF) kriterlerine göre %42.6’sının (kadınlarda %51.1, erkeklerde %33.9) metabolik sendromlu olduğu bildirilmiştir.

    Metabolik Sendrom Sıklığı Neden Artıyor?

    Metabolik sendrom sıklığının artmasında fiziksel inaktivitenin, sedanter yaşam tarzının ve aşırı beslenmenin tetiklediği abdominal obezite sıklığındaki artışın yanı sıra hipertansiyon, glukoz metabolizma bozukluğu ve dislipidemi gibi metabolik sendrom bileşenlenlerinin yüksek sıklıkta bulunmasının rolü olabileceği düşünülmektedir. PURE Türkiye Sağlık Çalışmasında Türk erişkinlerin hafta içi ve hafta sonu, kır-kent ayırımı olmaksızın günün yaklaşık 6 saatini oturarak geçirdiği ve günlük enerji alımının 2483.7 kcal gibi yüksek bulunduğu görülmüştür. Bu bulgular bozuk yaşam tarzının halkımızdaki metabolik sendrom ve abdominal obezitedeki artışta en önemli faktörler olduğunu düşündürmektedir.

    Bel çevresinde durum ne?

    Giderek artan veriler bel çevresi kalınlığının kardiyometabolik riskin en önemli prediktörlerinden biri olduğunu ortaya koymaktadır. IDF kriterlerine (erkeklerde bel çevresi sınırı >94 cm, kadınlarda >80 cm alındığında) göre ülemizde bel çevresi kalınlığı sıklığı kadınlarda %73.8, erkeklerde %43.2 bulunmuştur .

    Metabolik sendrom sıklığı hızla artıyor: nasıl önlem almalıyız?

    Metabolik sendromun önlenmesinde ve tedavisinde yaşam tarzının düzenlenmesi en öncelikli ve etkili yaklaşım biçimidir.

    Egzersiz: Düzenli egzersiz vücut ağırlığını ve yağ oranını azaltır, HbA1c, LDL kolesterol ve trigliseridleri düşürür, HDL kolesterolü artırır. Önerilen egzersizler arasında yüzme, bisiklet kullanma, tempolu yürüyüş ve koşu yer almaktadır. Bu amaçla orta yoğunluktaki bu egzersizlerin günde 30 dakikadan az olmamak üzere, haftanın çoğu günü, ideali hergün yapılması önerilmektedir. Diyabet Önleme Çalışmasında diyet ve orta-yoğunlukta bir fizik aktivite ile sağlanan %7’lik bir kilo kaybının metabolik sendrom gelişimini %41 azalttığı gösterilmiştir.

    Beslenme: Beslenmenin düzenlenmesi yalnızca obezitenin tedavisinde değil, kan basıncı, glisemi ve lipid profilinin düzeltilmesinde, diyabetin ve kardiyovasküler komplikasyonların önlenmesinde de etkilidir. Doymuş yağlardan kısıtlı, kompleks karbonhidratlardan zengin diyet metabolik sendromlu kişlilerde önerilen bir diyet modelidir. Son zamanlarda Akdeniz diyeti gibi dengeli diyet modellerinin koroner kalp hastalığı ve farklı kanser türlerinin yanı sıra obezite, dislipidemi ve kan basıncı yüksekliği gibi metabolik bozuklukların sıklığında azalma ile ilişkili oldukları bildirilmektedir. Akdeniz diyeti sebze, meyve, baklagiller, zeytinyağı, ceviz, fındık, üzüm gibi liften, kompleks karbonhidratlardan ve tekli doymamış yağlardan zengin, doymuş yağlardan fakir bir diyettir. Akdeniz diyetinin vücut yağında azalmanın yanı sıra kan lipid profili (özellikle HDL kolesterol ve okside LDL kolesterolde), endotel fonksiyonu ve insülin direnci üzerinde olumlu etki gösterdiği, tromboz riskini azalttığı ve plazma homosistein düzeylerini düşürdüğü gösterilmiştir. Akdeniz diyetinin yaş, cinsiyet, fizik aktivite, lipid ve kan basıncı düzeylerinden bağımsız olarak MetS gelişimini %20 azalttığı ortaya konmuştur.

    Sonuç:

    Metabolik sendrom önemli bir halk sağlığı sorunudur. Türk erişkinlerinin yaklaşık üçte biri metabolik sendromludur ve kadınlarda oran daha fazladır.  Metabolik sendrom tedavisinde hedef gelecekteki tip 2 diyabet ve kardiyovasküler hastalık gelişme riskini azaltmaktır. Bunun için dengeli beslenme ve fizik aktivitenin artırılmasını içeren sağlıklı yaşam bilincinin tüm topluma yerleştirilmesi en makul çözüm gibi görünmektedir.

    Yazı dolaşımı

    Previous Post Metabolik Sendrom
    Next Post Hücresel Düzeyde İnsülin Direnci Nasıl Olmaktadır?

    Makaleler

    Obezite Cerrahisinin Riskleri ve Komplikasyonları

    Obezite Cerrahisinin Riskleri ve Komplikasyonları

    Haziran 2, 2021
    Tüp Mide Rehberi

    Tüp Mide Rehberi

    Haziran 2, 2021
    Obezite Cerrahisi

    Obezite Cerrahisi

    Mart 18, 2023

    Son Yazı

    İletişim

    • Telefon: +90-532-381-19-59
    • Whatsapp: +90-532-381-19-59
    • info@drburakkavlakoglu.com

    Uzmana Sor

      Güncel bilgilerden haberdar olmak için
      e-mail adresinizi kaydedin.

        Makaleler

        Obezite Cerrahisinin Riskleri ve Komplikasyonları
        Obezite Cerrahisinin Riskleri ve Komplikasyonları

        Haziran 2, 2021

        Tüp Mide Rehberi
        Tüp Mide Rehberi

        Haziran 2, 2021

        Obezite Cerrahisi
        Obezite Cerrahisi

        Mart 18, 2023

        İletişim Bilgileri

        • Vital Fulya Plaza – Teşvikiye Mh. Hakkı Yeten Cd. No:23, Şişli / İstanbul
          Yol Tarifi Al
        • +90 532 381 19 59,
          (7/24 Acil Danışma Hattı)
        • info@drburakkavlakoglu.com


        © 2023, Tüm hakları saklıdır.